AVRUPA BİRLİĞİ’NDE KOŞULLULUK İLKESİNİN İŞLEVSİZLİĞİ: 15 TEMMUZ SONRASI TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDE BİR ANALİZ
Anahtar Kelimeler:
Avrupa Birliği, Türkiye, Koşulluluk, İşlevsizlik, Türkiye ve Avrupa BirliğiÖzet
Kendine has bir yapıya sahip olan Avrupa Birliği, üçüncü ülkelerle olan ilişkilerinde ilginç bir yaklaşıma sahiptir. Üçüncü ülkelerle ilgili olarak son sözü söyleme hakkına sahip olan AB, takdir yetkisine sahiptir ve bu devletlerin ilişkilerini nasıl sürdüreceklerine kendisi karar vermektedir. Diğer yandan AB, ilişkilerin daha iyi olması için üçüncü ülkelerden bazı yükümlülükleri yerine getirmesini istemektedir. Bu yükümlülükler üçüncü ülkeler tarafından yerine getirilmediğinde AB, ülkelere yardımların azaltılması veya kesilmesi gibi cezai usulleri uygulamaktadır. Bununla birlikte yükümlülükler yerine getirildiğinde, ülkeye aday ülke statüsü verilmesi ve müzakere sürecinin başlatılması gibi ödül yöntemi uygulanmaktadır. Bu durumu Türkiye-AB ilişkilerinde görmek mümkündür. 31 Temmuz 1959'da başlayan ve 12 Eylül 1963'te Ankara Anlaşması ile hukuki zemine oturan Türkiye-AB ilişkilerinde AB, Türkiye hakkındaki kararlarında son sözü söyleme hakkını saklamıştır. Bu, Ankara Anlaşması'nın 28. Maddesinde görülmektedir. AB, Türk yetkililer tarafından Türkiye’nin yapması gereken yükümlülükler yerine getirilmesi durumunda Türkiye’yi ödüllendirmekte (adaylık statüsü verilmesi, yükümlülükler yerine getirilmediğinde ise (müzakere başlıklarını askıya alma) cezalar vermiştir. Bununla birlikte 15 Temmuz 2016'da Türkiye'deki askeri darbe girişimi sonrasında iki taraf arasındaki ilişkiler kötüye gitmeye başlamıştır. Türkiye AB’ye tam üyelik için gerekli yükümlülükleri yerine getirme konusunda isteksiz davranmış ve AB de bu konuda herhangi bir şey yapamamıştır. Bu bağlamda, söz konusu bu durum AB’nin koşulluluk ilkesinin zayıfladığını ve işlevsiz hale geldiğini göstermiştir.